Hayat mı sizi yönlendiriyor, yoksa siz mi hayatı yönlendiriyorsunuz? Biraz yaşantınız olumsuzluklar ile geçmişse hayatın sizi yönlendirdiğine inanırsınız. Fakat hayatınız başarılar ile geçtiyse, herşey yolunda ise siz hayatı yönlendirdiğiniz kanısına varırsınız. Yani bu yönlendirme durumu sizin yaşantınıza göre karar verdiğiniz bir durum oluyor. Halbuki; ne hayat bizi yöndendiriyor, ne de biz hayatı yönlendiriyoruz. Hiçbir şey bizim elimizde değil. Hayatın kendiside zaten aciz bir durumda sonunu beklemektedir. Aslına bakarsanız ölen her insan bir hayatın sonu anlamına gelir. Yani ölen birşey ya da başka bir tabir ile yok olan bir şey nasıl olurda yönlendirici olabilir.
Ölen bir kişi ardından tabiatımız gereği üzülürüz ancak bir zaman sonra ”hayat devam ediyor” cümlesi devreye girer ve yaşam mücadelesine devam edersin. Ancak hayat senin için devam etmektedir. Artık ölen için hayat yoktur. O halde hayat bir yönlendirici olsaydı kendinin sonunu getirmez olduğu bir gerçektir. Dolayısıyla kişi yönlendirici olsaydı o da kendini ölüme yönlendirmezdi. O halde tam bu noktada herşeyi kuşatan Allah c.c devreye girer. Yani hayatı ve insanı yaratan yüce yaratıcıyı akla getirmek gerekir.
Kader anlayışına gelince, Allah’ın herşeyi önceden bilmesi kader ile ilişkilidir. Yani kader Allah’ın bir bakıma önceden herşeyi programlanması anlamına gelir. Yani yaşadığın hayat daha önceden belirlendi ve sen onu yaşıyorsun. İslam anlayışına göre Allah herşeyi bilendir ve görendir. Akla göre bu durumda Allah’ın herşeyi bilmesi demek onun iradesi ile herşeyin gerçekleşmesi demektir. Tabiki insan bu durumda bir takım sorular sormaya başlıyor. Şu soruları şu şekilde sıralayıp cevaplandıralım.
ALLAH HERŞEYİ ÖNCEDEN PROGRAMLADIYSA BİZİ NİYE YAŞADIKLARIMIZDAN SORUMLU KILIYOR?
Allah bizi yarattı ve irade verdi. Bizimle birlikte insan oğlunun yaşayacağı olumlu yada olumsuz her türlü şeyide yarattı. Yani aynı anda olayları ve varlıkları ve canlıları yarattı. Bu yaratılanlarıda evetler ve hayırlar ile yarattı. Yani aslında herşey zıttı ile yaratıldı. Zaten herşey zıttı ile oraya çıkar. Örneğin, önünde bir bardak su var. Sen bu su ile neler yapabilirsin ihtimalleri sıralayalım. Suyu içebilirsin ya da zıttı içemeyebilirsin. Suyu dökebilir ya da hiç ellemeye bilirsin. Sudan biraz içebilir birazıylada çiçek sulayabilirsin. Yani aklına gelen herşeyi zıttı ile düşünebilirsin. Allah bu olayların hepsini yarattı ve ne yapacağını biliyor. Ancak sen bilmiyorsun. İşte tam da burda yaratıcının senden üstün olduğu ortaya çıkıyor. Kader senin bilmediğinin Allah tarafından bilinmesidir. Dünyada bir insanın yaşayabileceği her olay seninden başına gelebilir. İşte bu kaderindir.
ALLAH BİZİM CENNETE VEYA CEHENNEME GİDECEĞİMİZİ BİLİYORSA BU HAKSIZLIK DEĞİL Mİ?
Öncelikle Allah adalet sahibidir. Senin bilmediklerini bilir. İslamda kayıtsız şartsız iman etmek şarttır. Allah elbette senin cennet veya cehenneme gideceğini biliyor. Ama bu durumu sen bilmiyorsun. Allah’ın emirlerini yaparsan cennete yapmazsan cehenneme gideceksiz. Sen burada Allah’ın adaletini sorgulamak yerine dediğini yapmalısın. Aksi halde zamanını boşa düşünmek ile harcamış olursun. İnsan herşeyin cevabını verebilseydi o zaman Allah’ın büyüklüğü ortaya çıkmazdı. Haksızlık durumuna gelince; hak durumu eşit şartlara sahip olanlar için geçerlidir. Allah ile insan eşit değildir. Allah senin ne yaşayacağını bilir ancak sen ne yaşayacağını bilmeden yaşamak zorundasın. İnsanın bu konuları anlayıp sentezlemesi ve sindirmesi için bu yolda nefs mertebelerini geçmesi lazımdır. Bu da yine Allah’ın bilgisi dahilide bir Mürşid-i Kamil ile yola girmekle olur. Eğer Allah seni yaratırken sen cennete gideceksin, falanca kişi sen cehenneme gideceksin diye bildirip dünyaya yollasaydı, haksızlık o zaman olurdu.
İşin özü aslında şöyledir. Senin bildiğin hak adalet, ibadet, zikir, yaratılış, ölmek, doğmak ve bunun gibi hayatımızda meydana gelen somut yada soyut olaylar Allah’ın katında bambaşka bir biçimdedir. Her şey ahiret hayatı içindir. Kulluk bilinci dini konuları anlamaya çalışmak değil Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmak olmalıdır. Kaderimizde neyin olduğunu biz bilemediğimiz için, iyi olanı emredileni uygulamalıyız. Bazı soruların yanıtının olmayışı Allah’ın büyüklüğündendir. Tasavvuf haline bürünenler, o yolda ilerleyenler hep kendilerinin ne kadar aciz olduklarının üzerinde durmuşlar ve hep af dilemişlerdir. Demek ki; bizim anlayamadığımız anlayışlar bu alimlere biraz olsun göz kırpmış olabilir.
İnsan oğlunun kaderinde herşey var. Arkadaşın ne yaşadıysa, senden binlerce km ötede biri ne yaşadıysa, seninde onları yaşaman kaderinin içerisinde var. Ama sen ne yaşayacağını bilmiyorsun. O yüzden iyi yaşamayı Allah’tan istemek en doğrusudur.