Tokat, Adıyaman, Aksaray, Giresun, Karaman, Konya, Osmaniye, Rize, Samsun, Trabzon, Sakarya, Ordu illerinde Eğitim İş Şubelerinden ortak basın bildirisi yayınlandı.
Eğitim İş Şubelerinin ortak basın açıklaması şu şekilde;
Bizler, okullarımızın açılmasını ve çok özlediğimiz öğrencilerimize, çocuklarımıza kavuşmayı herkesten çok istiyoruz.
Ama görüyoruz ki 100 bindeki vaka oranlarına göre; Adıyaman 120.64, Aksaray 108.27, Giresun 217.51, Karaman 105.92, Konya 101.95, Osmaniye 134.90, Rize 200.08, Samsun 202.94, Tokat 149.20, Trabzon 207.54, Sakarya 103.01 ve Ordu 228.40 ile Türkiye’nin en riskli illeri arasındayız.
Vaka sayılarındaki artışların nedenleri açıklandığı gibi; ev, akraba ziyaretleri, kadınlarımızın buluşma günleri ve hatta iddia edildiği gibi Karadeniz inatçılığı da olabilir belki… Ama esas nedenin devlet yöneticilerinin de yer aldığı binlerle ifade edilen protokol cenazeleri ve salonlardan taşan kongreler olduğunun da farkındayız.
Biz eğitim çalışanları olarak günlerce kısıtlamalara uyarak mecbur olmadıkça evden çıkmadık. Caddelerdeki düzenlemeler değişmiş bunun bile farkına varamadık. Bu yetmezmiş gibi yakınlarımızın cenazelerine dahi katılamadık.
Yani okulların açılması ve hayatın normale dönmesi için gereken her türlü özeni gösterdik. Saatler boyunca bilgisayar ekranına bakarak çevrimiçi derslerimizi aksatmadan yürüttük. Buna karşın ülkeyi yönetenler, toplu cenaze törenleri ve şova dönüşen “lebalep” parti kongreleriyle büyük bir sorumsuzluğun altına imza atmışlar ve okulların açılmasını, hayatın normale dönmesini riske atmışlardır. Bugün okulların açılması salgın açısından bir risk olarak değerlendiriliyorsa bunun nedeni eğitim çalışanları ve öğrencilerimiz değildir.
Hal böyle iken mart ayı itibarı ile okullarımızda başlayacak yüz yüze eğitimden ve yapılacak sınavlar nedeniyle oluşacak yoğunluktan çekiniyor; yüz yüze eğitimde görev alacak eğitim çalışanlarının ve öğrencilerimizin bulaş riskinin artacağından ve de salgının illerimizde yeni bir boyut kazanacağından endişe duyuyoruz.
Eğitim camiasından, öğrencilerimizden ve velilerden gelen itirazların da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından dikkate alınmadığını görüyor; düzgün yönetilemeyen bu sürecin, biz eğitim çalışanları ve öğrencilerimiz başta olmak üzere tüm toplum kesimlerinin sağlığı açısından özellikle illerimizde çok riskli bir süreci ortaya koyabileceğini düşünüyoruz.
Eğitim çalışanlarının aşılanma süreci gecikmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı aşılama takvimini açıklasa da henüz bu on ilde e-nabızda eğitim çalışanlarına aşı randevusunun verilmediği görülmektedir. Aşılama yapıldıktan sonra da bilimsel olarak ilk doz ve ikinci doz arasındaki bekleme süresinin yüz yüze eğitim sürecinin de belirleyicisi olması gerekmektedir. Ayrıca aşılamada sadece öğretmenlerden söz edilmiş; oysa okul idarecisi, yardımcı personeli, memuru öğrencisi ile bir bütündür ve aşılama bütün eğitim çalışanları için programlanmalıdır.
Salgının en riskli olduğu illerde bulunan Eğitim İş Şubeleri olarak yerel yöneticilerimize sesleniyoruz:
Yüz yüze eğitim kararı ve yapılacak yüz yüze sınavlar, okullardaki tüm emekçilerinin aşılanması tamamlana ve gerekli önlemler alınana kadar ertelenmelidir. Ancak bu erteleme yapılırken; okul kantinleri, servisler vb. eğitim emekçilerinin hayatlarını idamesine kolaylık sağlanmalıdır. Eğitimdeki öğrenim kayıplarımız büyük. Bunun farkındayız ama gerekli telafi programları hayata geçirilerek öğrenim kayıpları giderilebilir. Biz eğitim emekçileri olarak çocuklarımızın öğrenme kayıplarını gidermeye hazırız.
Yaşanan olumsuz vaka artışlarına rağmen okulları açmak eğitim emekçilerini ve öğrencileri ve de dolaylı olarak tüm toplum katmanlarını ateşe atmak olacaktır. Bu durumda yaşanabilecek vaka artışlarından, hastalanmalardan ve en kötüsü ölümlerden eğitim emekçileri değil okulları açanlar sorumlu olacaktır. Unutulmamalıdır ki her türlü kayıp telafi edilebilir, can kayıpları hariç.
Kamuoyuna saygıyla…