Narsizm kişinin kendine tapması, hatta kabaca kendine aşık olması durumudur. Sigmund Freud narsisizmi” dış dünyadan soyutlanan libidonun, egoya yönlendirilmesi” olarak tanımlamıştır. Yani libido, egoda toplanır, daha sonra nesnelere yönelir fakat tekrar soyutlanarak egoya döner.
Narsist kişilerde görülen bir takım özellikler vardır; kimseyi dinlemezler ve her şeyi kendilerinin bildiğini iddia ederler, empatiden yoksun olan son derece ben merkezli kişilerdir, kendilerini beğenmişlerdir ve yeteneklerini abartırlar, kendilerini farklı ve özel biri olarak algılarlar, eleştiriye kapalıdırlar ve kendilerini eleştirenler yakın dostları olsa da düşman gibi görürler, vefasızlığı ve nankörlüğü olağan karşılarlar ve biriyle işleri bitince çok rahat sırt çevirebilirler, kimseye değer vermezler her şey onların eseridir ve her aşarı onlara aittir, devamlı taktir görme çabası içindedirler, güç ve ihtişam içinde yaşarlar, herkesi kendilerine hayran bırakıp bir hayran kitlesi oluşturmaya çabalarlar, başkalarını kıskanıp başkalarının da kendilerini kıskandığına inanmak isterler, son derece menfaatçidirler ve amaçlarına ulaşmak için yapmayacakları şey yoktur.
Freud’ un bir başka analizine göre narsizm, birincil ve ikincil olarak ikiye ayrılır. Birincil narsizm durumu dış gerçeklerin ayırt edilmesiyle dönüşüme uğrar ve çocuğun büyümesiyle birlikte azalmaya başlar. İkincil narsizm çocuğun büyürken sevgi yetisini geliştirememesi sonucunda oluşan bir durumdur. Bu durum çocuğun ilerde sağlıklı ilişkiler kurmasını engeller. Bunun yanında ruhsal sıkıntılar yaşamasına da sebep olur. Ağır ruh hastalıklarının temelinde de çoğu bilim adamına göre yine narsizm hastalığı yatar.