ŞEHİTLİK MAKAMI VE HÜKÜMLERİ
Şehitlik hiç şüphe yok ki büyük bir mertebedir. Allah yolunda can veren Müslümana “Şehit” adı verilir. Bu Müslümanlara şehit denilmesi, cennete gireceğine şahitlik yapıldığı, ölümü sırasında bazı rahmet meleklerinin hazır bulunduğu ya da Yüce Allah’ın manevî huzurunda hazır olarak rızıklanacağından dolayıdır.
Şehit kelimesi, Şahit kelimesi ile denktir ve hazır anlamını taşımaktadır. Şehitler 3 bölüme ayrılmaktadır:
- 1)Hem bu dünya hem de ahiret için şehit olanlar. Bunlar aynı zamanda hükmî şehit sayılmaktadır.
- 2)Sadece dünya bakımından şehit kabul edilenler.
- 3)Sadece ahiret için şehit kabul edilenler. Bunlara da hakiki ve uhrevî şehit adı verilmektedir.
Hem dünya, hem de ahiret için şehit olanlar arasında;
Gayrimüslimler ya da yol kesiciler ile yapılan çatışma sonucunda öldürülüp cünüp bir halde bulunmayan akıl sahibi, buluğ çağına ermiş Müslüman, savaş meydanında gözünden kan gelmiş olan ve üzerinde öldürülme alâmeti olduğu halde ölü bulunan bir Müslüman, malını, ırzını, canını ve diğer Müslümanları ya da Müslümanların koruması altında bulunan gayrimüslimleri korurken kılıç, kama gibi parçalayıcı bir silâh ile haksız yere derhal öldürülmüş olan mükellef ve tahir bir Müslüman yer almaktadır. Bu şehitler, kâmil şehitlerdir. Bunlara “Hükmi Şehit” denilmektedir. Bu şehitlerin hükmü ise yıkanmadan direkt namazları kılınıp elbiseleri ile gömülmek olarak belirlenmiştir. Bu şehitlerin Allah katında dereceleri çok yüksektir. Hak yolunda şehit olanlar, sonsuz bir hayata sahip bulunurlar. Sonsuz âlemde daima rızıklandırılacak olan kimselerdir. İşte bu özellikleri ve seçkinliklerinden dolayı ayrıca yıkanmalarına lüzum yoktur. Kanlı elbiseleri kendileri için bir seçkinlik nişanı olarak kabul görmektedir. O kan, bir ibadet eseri sayılır. Bu nedenle giderilemez. Lakin kendilerine dışarıdan bir pislik değmiş ise o giderilmelidir. Zırh ve silâhları çıkarılmalı, geriye kalan elbiseler sünnet miktarından fazla ise azaltılmalıdır. Eğer ki elbiselerinde bir eksiklik var ise sünnet miktarına çıkarılmalıdır.
Üç İmam da aynı görüşe sahip bulunurlar.
Dünya için şehit kabul edilenler arasında; yüreğinde kötülük olduğu halde görünüşte Müslüman sanılan ve savaşta Müslümanların safında bulunur iken düşman tarafından öldürülen kişiler örnek verilebilir. Bu kimseler de “hükmî şehit” sayıldığından yıkanmadan, namaz kılınıp elbisesi ile gömülmesi caiz görülmüştür. Şafiîlere göre ganimet ve gösteriş için savaşan ya da ganimet mallarından çalan bir Müslüman, savaş sırasında öldürülür ise sadece dünya şehidi sayılmaktadır. Aynı şekilde o kişi Allah yolunda savaşsa bile
aynıdır. Bu durumda da şehit işlemleri yapılır.
Sadece ahiret için şehit sayılan Müslümanlar arasında; gayrimüslimler ya da yol kesici şakiler ile savaşırken yaralanıp savaş bittikten sonra bir köşeye çekilip biraz yiyip içtikten, konuştuktan, uyuduktan, ilâç aldıktan ya da aklı başında olarak üzerinden bir namaz vakti geçtikten sonra vefat edenler, suda boğulan, enkaz altında kalan, ateşte yanan, veba, ishal, sıtma, taun, zatülcenp hastalıklarından biri veya akreb sokması ile ölenler, nifas halinde, gurbet elinde, ilim yolunda ya da cuma gecesinde ölen Müslümanlar yer almaktadır. Sevabını Allah’tan bekleyen müezzin kişilerin ve doğru alışveriş yapan Müslüman tüccarların, ailesinin geçimini sağlamak için hak üzere bir çalışma sonunda ölmesi ahiret şehitleri arasında gelmektedir. Ahiret için şehit kabul edilenler, “Hakikî Şehit” olarak tabir edilmektedir. Din görevlileri de hakiki şehitler içindedir. Ancak dünya için şehit sayılmazlar. Bu nedenle diğer ölüler gibi yıkanıp kefenlenirler. Cenaze namazları kılındıktan sonra da tıpkı diğer Müslümanlar gibi mezarlarına gömülürler.
Sonuç olarak şehitlik, Allah’u Teâlâ tarafından verilen yüce bir nimettir. İnsanların iyi hal üzere yaşayıp şehit olarak ölmeleri, ulaşabileceği en büyük mertebedir.